h. nazan ışık—
8 Mart 2013 —
MoMA’nın yıllık düzenlediği “Documentary Fortnight”, iki-haftalık Uluslararası Belgesel Film ve Medya Festivali’nde sunulan her filmi görmedim, ama gördüklerim arasında özellikle üç film dikkatimi çekti. Onları sizlerle paylaşmak isterim.
Pablo’s Winter (El Invierno de Pablo)
Pablo, Chico Pereira’nın filmi Pablo’s Winter’dan bir sahnede.
Ispanya’da 2000 yıldan fazla geçmişi olan cıva madenleri ile unlü Almadén kasabasındayız. O madenlerde çalışan son neslin temsilcilerinden biri olan 70’lerindeki emekli Pablo, şimdi evde oturup televizyon seyredip sigara içmeyi sevmektedir.
Film evde kahvesini yudumlarken birde sigara yakan Pablo ile başlar.
Karısı : “Genemi içiyorsun !” diye şikayetini bildirir.
Pablo : “Istermisin bi tane”
Karısı : “Hayir, zaten beraber içiyoruz”
Pablo: “ Bu ikinci elden sigara içmek lafıda çok moda oldu. Sen kuyu kazan birini seyredenin belinin ağrıdığını hiç duydun mu” der
Bu filmin açılış sahnesi ile Pablo’nun espirili bir insan olduğunu anlarız. Daha önce beş kere kalp krizi geçiren ve şimdi de kronik bronşit teşhisi konulan Pablo’nun sigarayı bırakmasını sadece karısı değil doktoruda istemektedir. 12 yaşından beri sigara içen ve tehlikeli cıva madenlerinde uzun süre çalışmış Pablo’ için sigarayı bırakmak ne kadar kolay olacaktır?
Foto: © h. nazan ışık
Yönetmen Chico Pereira
Pablo’s Winter , Almadén, Ispanya, doğumlu yönetmen Chico Pereira’nın ilk uzun metrajlı belgesel filmi. Siyah beyaz çekilen film Pablo ile karısını takip ederek bütün kasabanın hayatını dile getirir.
“Neden Pablo’ yu seçtiniz, nasıl buldunuz o’nu” sorusuna
Chico Pereira: “Ilk önce sesini sevdim, ikincisi, eğitim görmüş oyunculardan daha iyi, doğal oyunculuk yeteneği vardı, üçüncüsü bana zor zamanlardan bahsetti” diye cevap verdi.
Pablo’nun sözleri, şakaları, esprileri daha önce yazılmış mıydı?
C.P. : Filmde hiç yazılı diyalog yoktu, bütün mizah Pablo’nun kendi hazır cevapcı kişiliğinden kaynaklandı. Filmde görüldüğü gibi gerçek hayatlarında da Pablo ile karısıyla aynı mizahı ilişkileri var.
Çok güzel çekimlerle ve gayet minimalist anlatım diliyle yapılan ve gerçek hayattaki karakterler tarafından oynanan ve onların hayatlarından esinlenilen filmin en dikkati çeken tarafı yönetmenin belgesel ve kurmaca tekniklerini birbirine karıştırmış olması.
Tzvetanka
Foto: MoMA
Filmin karakteri Tzvetanka, torunu Youlian Tabakov’un yönettiği Tzvetankafilminde.
Tzvetanka, 1926 yılında doğan ve 2000 yılında ölen hayatı boyunca Bulgaristan’daki olaylara, savaşa, monarşi, sosyalizm ve şimdiki mevcut rejim dahil üç ayrı döneme şahit olup, hayatta kalmayI ve başarılı bir hayat sürmeyi beceren Tzvetanka‘nın hayatını sergileyen bir belgesel. Film yapımcısı ise torunu Youlian Tabakov.
Film alışılmış belgesel film yapısından çok uzak: Tzvetanka’yı tanıtan eski resimleri kullanmak yerine yukardaki resimde görüldüğü bir oda içinde hazırlanan sahneler, rejimi tanıtan arşiv filmlerden alınan geçit törenleri , sembolik örneklemeler , çizim, röportajlar gibi elemanlar kullanılmış.
Documentarian
Foto: MoMA
Yönetmen Ivars Zviedris ve Inta filmde bir sahnede.
Ivars Zviedris ve Inese Klava’nın ortak yönettiği Documentarian, filmin yönetmeni ile filmin konusu arasındaki ilişkiyi inceler. Bir film yönetmeni (yönetmen Ivars Zviedris) bir ormanın yanında sosyal hayattan uzak, yalnız yaşamayı tercih eden bir kadın (Inta) hakkında belgesel film yapmak için Inta’nın yaşadığı yere gider. Kızgın Inta, yönetmeni, “kameranı kırarım, bacağını kırarım” tehditleri ile yaka paça kovar. Sebatkar, inatcı yönetmen israrla, sürekli olarak gitmeye devam eder. Inta tehditlerine devam etmesine rağmen yavaş yavaş alışır yönetmenin etrafında olmasına ve aralarında bir arkadaşlık ilişkisi oluşur.
Foto: © h. nazan ışık
Yönetmen Ivars Zviedris
Yönetmen Ivars Zviedris “ Film gelişimini anlatır mısınız? Neden Inta hakkında film yapmak istediniz?” sorusuna.
Ivars Zviedris: “ Bir yazar arkadaşım “ Çok ilginç bir kadın, muhakkak o’nun hakkında film yapmalısın “ dedi. Ben de gittim. Ama filmin başında gördüğünüz gibi çok iyi karşılanmadım, kovuldum.
Inta’nın sizi kovalaması sahnesini kim çekti
I. Z. : Arkadaş beni önceden ikaz etmişti, Inta’nın film kamerasını, fotoğraf makinasını sevmediğini söylemişti. Ben de hazırlıklı gittim. Yanıma küçük , taşınabilir kamera aldım ve arabaya da gene küçük bir kamera monte ettim her ihtimale karşı eğer birşey olursa diye. Iyikide etmişim; yaka paça, sopayla kovulduğumu belgeselleyemeyecektim yoksa.
Sonra nasıl gelişti ilişkiniz?
I.Z. : Ilk önce çok korkutucu idi, çok küfür ediyordu ve eline geçeni fırlatıyordu. Ama film yapmak icin çok iyi karakter olduğuda ortadaydı. Sonra tekrar tekrar gittim. Çok yalnızdı aslında, bir arkadasa ihtiyacı vardı. Yavaş yavaş yaklasmama izin verdi. Üstelik çok iyi oyuncu idi. Hatta zaman zaman filmi o yönetiyordu, hatta kamerayı bile kullandı.
Filmi nasıl özetlersiniz?
I.Z. : Başlangıçta filmin amacı, konusu Inta’yı, o’nun hayatını ve en önemlisi Inta’nin ne kadar affetmez, sert bir karaktere sahip olduğunu belgeselemekti . Ama sonra film, kameraman ile konusu olan kadın arasındaki arkadaşlık ilişkisine döndü.
Belgesel film yapımcılığındaki yenilikleri yansıtan “Documentary Fortnight” festivali bu yıl 12inci yılını kutladı.
Fotos © h. nazan ışık /NKENdiKEN.
http://www.turkishny.com/h-nazan-ik/24-h-nazan-ik/116414-documentary-fortnight-festivalinden-iki-yonetmenle-sohbet#.UgVpOFPlWT0
© h. nazan ışık