Tribeca Film Festivali 2013 (Bölüm 2): TFF Artistik Directörü Frédéric Boyer ile Sohbet

h. nazan ışık—

19 May 2013—
Frédéric Boyer, Tribeca Film Festivali (TFF)’nin programını yapan ekibe geçen sene Artistic Director olarak katıldı. Boyer festival dünyasına yeni bir isim değil. Les Arcs European Film Festival’de artistic director ve Cannes Film Festivali’nde Directors’ Fortnight programında artistic director olarak çalıştı.

Bir film festivalinin artistik direktörü/sanat yönetmeni ile festival programına filmleri seçen programcı arasında ki fark ne; cevabı çeşitli festivallerde sanat yönetmeni olarak çalışan ve TFF’ne de sanat yönetmeni olarak gelen Frédéric Boyer’den almaya karar verdim.

TFF 2013

foto: © h. nazan ışık
Frédéric Boyer

h. nazan ışık: Bu sizin ikinci yılınız Tribeca Film Festivali’nin artistik direktörü olarak. Buraya gelmeden önce Cannes Film Festivali’nde Directors’ Fortnight programınında sanat yönetmeniydiniz. Herşeyden önce bir film festivali için artistik direktör/sanat yönetmeni ne demek, tanımını yaparmısınız?

Frédéric Boyer: Artistik direktörün görevi sadece filmleri seçmek değil. Sadece filmleri seçebilecek zevke sahip olmak da değil. Bir vizyon getirmektir, yani bir film kurgucusu gibi filmleri bir araya getirerek bir vizyon getirmektir.

hnı: Bu Tribeca Film Festivali için ne demek? Ne gibi bir vizyona ihtiyacı var TFF’nin? Ne kadar biliyordunuz TFF hakkında?

FB: Çok fazla bilmiyordum . Yalnız belgesel filmlere önem veren bir festival olduğunu biliyordum, ki filmlerin %40 ı belgesel. Bunu böyle tutmak ve daha da güçlendirmek çok önemli. Ben hala TFF’ni öğrenme ve anlama çabasındayım, hala öğreneceğim çok şey var. Bu sene geçen seneden daha net ve belirgin. Gelecek yıl daha iyi olacak. Bir takım yenilikler getireceğim, ama yavaş yavas. Belki daha çok “Dünya Prömiyeri” getirmek, daha çok sinema arzusu yaratmak, genç film yapımcılarına bi ev yaratmak gibi.

hnı: Filmleri seçmeden önce kafanızda şu kadar drama, şu kadar biyografik film, bu kadar komedi, şu kadar ergenlik çağıyla ilgili film diye bir gündem varmı? Bu sene pek komedi yok programda.

FB: Hayır, kafamızda bir gündem yok. Filmler gelince ben ve film seçici komite tartışıp filmleri seçiyoruz, tabii çoğuna “hayır” diyoruz, mesela bu yıl 6000’den fazla uzun metrajlı film sunuldu, bunların dışında ben devamlı küçükten büyüğe bir çok film festivallerine de gidiyorum . Ve festival programında sadece 89 tane film var. Doğru pek komedi yok programda; iyi komedi bulmak çok zor.

hnı: Bununla beraber festivalin açılış filmi “Mistaken For Strangers” bir yerde komedi. Ve kapanış filmi “The King of Comedy” siyah comedi. Açılış ve kapanış filmlerinizi nasıl seçiyorsunuz?

FB: Kapanış filmi “The King of Comedy”, yönetmeni Martin Scorsese, oyuncuları Robert De Niro ve Jerry Lewis ile mükemmel kapanış filmi. Üstelik filmin 30 uncu yılı ve yeni restore edilmiş hali. Açılış filminin seçimi her zaman çok önemli ve zor. Bu sene festivali rock grubu The National ve grubun şarkıcısı Matt Berninger ile erkek kardeşi ve aynı zamanda filmin yönetmeni Tom Berninger hakkındaki belgesel/komedi “Mistaken For Strangers” ile açtık. Bu müzisyenleri gençten orta yaşlıya kadar çok kişi biliyor, festivalde genç seyirci çok önemli. Ve ayrıca filmde Brooklyn, New York sahnesi var, üstelik komedi. Festivali eğlendirici bir film ile açmamız lazım, drama ile açamayız.

hnı: Seyircilerin mizah anlayışı ve seçenekleri açısından Cannes Film Festivali’nde Director’s Fortnight’s ile TFF programı arasında ne vark vardı?

FB: Çok ama cok farklılar. Mesela burada bu internetteki en meşhur kedi hakkında bir film var: “Lil Bub&friendz”. Bunu Fransa’da göstermek oldukça imkansız, çünkü o altkültür film. O’nu Fransa’da göstermeyi hayal bile edemem ema burası için mükemmeldi.

hnı: Herkese sorduğum bir soru var; Eğer siz gazeteci olsaydınız TFF Artistik Direktörü Frédérik Boyer’ye ne sorardınız?

FB: Izin verin biraz düşüneyim…Neden filmleri ve film yapımcılarını davet ediyorsunuz, onları davet etmekle ne amaçlıyorsunuz? (biraz daha düşündü ve devam etti)……Frédéric Boyer, siz TFF’nin artistik direktörüsunüz, devamlı diğer film festivallerine seyahat ediyorsunuz, siz filmleri seçiyorsunuz –yalnız değil tabii, seçici heyet ile- , festivalden önce film yönetmenlerini davet ettiniz, festival neredeyse bitiyor, kafanızda ne değişti? Film yapımcıları, film acentaları, temsilcileri, distribütörleri, gazeteciler, kritikler hakkında hiçbirşey öğrendiniz mi? Gelecek senenin programlaması için hiçbir gelişme oldu mu kafanızka, yeni birşey öğrendiniz mi, yahut başlangıçtaki fikrinizi hiç değiştirmediniz mi?

hnı: Ve, sizin cevabınız?

FB: Benim cevabım! Ben hep hareket etmeyi, ilerlemeyi severim, bazan çok hızlı. Böylece benim için o…..(durdu ve düşündü gene)… ne olabileceğini hiç bilemeyiz, …., mesela sevdiğim şey, yolda bir yönetmen öteki yönetmene rastlar ve beraberce başka bir film görmeye giderler, ya da gelecek bir projeyi tartışırlar….Yani, benim görevim bir yerde dünya çapında -daha çok Avrupa- ile Amerika arasında bir köpru kurmak. Yani ben film dünyasında film yapımcıları arasında çöpçatan, arabulucu, köprü olmayı öğreniyorum (güldü).

hnı: Festival bittikten sonraki gelecek projeniz ne?

FB: Gelecek projem! Bilmiyorum, film benim tutkum biliyorsunuz. Gelecek projem!… Pişirmek. Bu arada çok pizza yiyorum…festivalden sonraki ilk projem lezzetli bir makarna hazırlamak… tuna ile, zeytin ile. Arkadaşları davet edip, iyi bir şarap ile yemek yemek ve sakin bir akşam geçirmek.

hnı: Bütün film dünyasından tanıdıklarınız arasından eğer 3 kişiyi davet etseydiniz yemeğe, kimleri davet ederdiniz, kimler olurdu masada?

FB: (Sanki kafasında herkesi gözünün önünden geçirir gibi biraz düşündü) Sadece üç kişi, biraz zor. Lars Von Trier, Tilda Swinton ve Kim Ki-Duk olurdu masada.

hnı: Eğer sizin hakkınızda bir film yapılacak olsaydı hangi yönetmeni seçerdiniz filmin yönetmeni olarak?

FB: “Fish Tank”in yönetmeni Andrea Arnold. Çok sevdiğim bir yönetmen ve güçlü kişiliğe sahip. O’nu da yemeğe davet ederdim. Yani bir misafir daha masada.

© h. nazan ışık

Photo © h. nazan ışık / NKENdiKEN.com